Kürsü
Hz. Muhammed’i müzik ile anlatmak
Yalçın Çetinkaya
ÇaÄŸrı filminin müziÄŸinin bana ilginç gelen ve meslekî sorumluluk konusunda ders mahiyetinde bir hikâyesi vardır. Filmin müziÄŸini besteleyen Fransız müzisyen “rahmetli” Maurice Jarre, daha önce “Arabistanlı Lawrence”, “Doktor Jivago” ve “A Passage to India” gibi önemli filmlerin müziklerini bestelemiÅŸ Oscar, Bafta, Altın Küre ve Grammy ödüllü önemli bir bestecidir. Mustafa Akad kendisine “The Message (ÇaÄŸrı)” filminin müziklerini bestelemeyi teklif edince, tam iki ay boyunca çölde çadır kurar ve burada tek başına çölü anlamaya çalışır. Bence bu davranışı, iÅŸini ne kadar büyük bir ciddiyetle yaptığını göstermesi bakımından önemli. Nitekim bu davranışı, sinema tarihinin belki de en güzel film müziklerinden birini yapmasını, bir peygamberi hiç göstermeden hicaz makamı ezgisiyle anlatmasını saÄŸlamıştır. Bunun, iÅŸini ciddiye alan, filmde hiçbir uzvuyla görünmeyecek olan Hz. Muhammed'i müzik diliyle nasıl anlatacağının derdine düşüp çöllerde yatıp kalkan “Hıristiyan” samimî kuluna Allah'ın bir lütfu, bir ilhâmı olduÄŸunu düşünmüşümdür.
Çağrı filmi muazzam mekân kullanımından oyunculuk gücüne ve müziğine kadar beni çok etkilemiş hatta istikâmet değiştirmeme vesîle olmuştu. Fakat filmin müziği, özel bir yazıyı hakkediyor. Çağrı'nın müziği, Hz. Muhammed'i (sallallahu aleyhi vesellem) anlatıyordu. Bir hicaz makamında (veya batı müziği tampere sistemine göre armonik minörün üst tetrakordu/dört sesi ile) yazılmış ana tema üzerine kurulu çeşitlemeler ve Londra Senfoni Orkestrası gibi üst düzey bir orkestranın icrâsı, müziği daha da etkili kılan unsurlardandı. Müzikte tema çok önemlidir. Maurice Jarre'ın çölde iki ay inzivâya çekilip, araştırıp öğrendikten sonra geniş aralıklı bir temayı, yani hicaz makamı aralıklarından meydana gelen bir temayı bulmuş olması çok mânidar. (Bu, yukarıda da ifade ettiğim gibi arayan kuluna Allah'ın bir ilhamı olsa gerektir).
Bu yumuÅŸacık, basit, akılda kalıcı, yürekleri ferahlatan, insana huzur veren hicaz naÄŸme, filmde Hz. Muhammed'i sembolize ediyor. Bu kısa, yumuÅŸak, huzur veren naÄŸme baÅŸladığı an, Hz. Muhammed'in orada olduÄŸunu anlıyorsunuz. Bence kısacık bir naÄŸmenin ya da müzik temasının bir insanı (Hz. Muhammed'i) hiç göstermeden, göstermeye gerek bile duymadan anlatabilmesi, (baÅŸka bir ifadeyle sinemada müzik sembolizmi veya bir kiÅŸiyi kısa bir müzik naÄŸmesi ile anlatmak) sinema tarihi açısından çok önemli ve yeni bir ifade biçimi. Ãœstelik sinema gibi tamamen görsele ve efektlere dayalı bir sanatın içinde bu yöntem çok etkileyici. Akad, filminde Peygamber efendimizi hiç göstermedi, ama müzikle onun varlığını o kadar güçlü bir ÅŸekilde hissettirdi ki, bütün izleyici Peygamberimizi o planda görmese de gönüller varlığına iknâ oldu. Düşünün bir kere, Hz. Muhammed'i göstermeden onu o plana katıyordu Akad. Bence bu müthiÅŸ ve faklı bir yönetmen baÅŸarısıdır. Ä°zleyici Hz. Muhammed'i görmüyordu belki ama, müzikten nasiblenen kulaklar ve gönüller, nasiblendiÄŸi miktar nisbetinde zihinlerinde bir Hz. Muhammed ÅŸekillendiriyorlardı. Fizikî bir ÅŸekillendirme deÄŸil bu, görsel deÄŸil. O'nu peygamber kılan, iki cihan serveri kılan, âlemlere rahmet olarak gönderilmiÅŸ bir insan olarak her ÅŸeyiyle… merhametiyle, tevâzuuyla… görüntüsünün dışındaki her ÅŸeyiyle. (Sahabeden sonraki Müslümanların hiçbiri O'nu görmedi, ama O'nu görmeden getirdiÄŸine inandı, O'na baÄŸlandı, yolundan gitti, âşık oldu. Demek ki O'na ve getirdiÄŸine inanmak için görmek gerekmiyor. Ayrıca Efendimiz, kendisini görmeden inananları sahâbesi ile bir sohbet esnâsında övmüştür de. Yani görsel sanatların herhangi biriyle O'nu tasvir etmek bir mü'min için çok da önemli deÄŸil. Ama O'nun gibi iki cihan serverini, âlemlere rahmet olarak gönderilmiÅŸ, Allah'ın katına yükselmiÅŸ “sınırsız” bir peygamberi, kendi hayal dünyamızın ve algılarımızın sınırlarına indirgeyip tasvir etmek de bence haksızlıktır).
Bir kısa müzik teması Hz. Muhammed'i göstermeden “göstermek” açısından önemli bir sinema baÅŸarısıdır ve bilebildiÄŸim kadarıyla sinema tarihinde baÅŸka bir örneÄŸi de yoktur. Hz. Muhammed'i hiç göstermeyen ama yumuÅŸak bir hicaz aralığıyla orada olduÄŸunu “gösteren” bir film. Bu özelliÄŸi ile bence sinema tarihinin eÅŸsiz bir eseridir ÇaÄŸrı. Tamamını henüz izlemedim, sadece internette bulabildiÄŸim fragmanları izledim, bu bakımdan film hakkında uzun uzadıya eleÅŸtiri yapmak haksızlık olur, ancak filmin müziÄŸini defalarca dinledim, amacım kıyas yapmak da deÄŸil ama, Hz. Muhammed'in çocukluÄŸunu arkadan da olsa gösteren Mecidî'nin filmi, bu yanıyla ÇaÄŸrı'nın çok gerisinde. Bir kere ÇaÄŸrı, müziÄŸi bu ÅŸekilde kullanarak sinema tarihinde bir devrim yapmış, bir “ilk”e imza atmış. Mecidî ve filmi, bu bakımdan ÇaÄŸrı ve Akad'ın gerisinde kalmış. Mejidi'nin film müziklerinin bazı yerlerinde kullandığı koral müzikler, gotik dönem kilise müziklerini andırdığı gibi, müziklerdeki, özellikle salavat-ı ÅŸerifteki kreÅŸendolar (sesin giderek yükselmesi) kilise müzisyenlerinin, kendi yarattıkları kilise tanrısının ihtiÅŸamını hatırlatarak hıristiyan inananların kalplerine korku salmak için kullandıkları bir kilise müziÄŸi yöntemidir. Hz. Muhammed, rahmet peygamberidir, Allah'a iman, korku üzerine deÄŸil saygı ve muhabbet üzerindedir. Mejidi'nin bu müzikleri, tanıdığımız Hz. Muhammed'i anlatmaya yetmiyor ya da yanlış bir anlatım dili.
“ÇaÄŸrı” filminin müzisyenler için yapılmış bir film olduÄŸunu düşündüğüm olmuÅŸtur. Çünkü filmin bence en etkileyici yanı, görsel efektlere uygun yüksek seviyede bir müzik dilinin olmasıydı. Bunu da en iyi müzisyenler anlar dersem abartmış olmam.
Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) hiç şüphesiz bir insan, Allah'ın (Celle Celâluhu) bir kulu… ama sıradan bir insan deÄŸil, âlemlere rahmet olarak gönderilen bir “insan”. Rabbi ile sidrede sohbet etmiÅŸ, görüşmüş bir insan. DokunduÄŸu ÅŸeye hayat veren bir insan. Bir bakanın bir daha bakmaya doyamadığı… bir görenin bir daha görmek istediÄŸi bir insan. Bu insanı, sinema dilini ne kadar iyi kullanan bir yönetmen olursa olsun, Mecidî'nin hayallerine indirgemek bana sakıncalı geliyor. O'nu, Akad ve Jarre'ın yaptığı gibi, müzik gibi bir sembolle anlatma biçimi bence aşılabilmiÅŸ deÄŸil. Böylece herkesin Hz. Muhammed tahayyülü de kendine kalmış oluyor. O'nu her ne ÅŸekilde olursa olsun göstermek, Hz. Muhammed tahayyüllerimizi kirletmektir. Hz. Muhammed deyince fragmanında arkasından izlediÄŸimiz çocuk bedeni ve bir tutam uzun siyah saç gelmeye baÅŸladı gözümün önüne. Tıpkı Hz. Hamza (Radiyallahu Anhu) deyince Anthony Quinn'in gelmesi gibi.
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.